... ... ... ... | |
zıp...zıp... zıp... zıp... zıp... |
Avustralya Tavşan Felaketi
Zarasız, şirin, sadece ot yiyen ve anca diğer hayvanlara av olabilecek "tavşancıklar" bir üremeye başladılar mı onları kimse durduramıyor. Bu hikaye tavşanların toplu halde yapabilecekleri hakkında: Avustralya kıtasında bugün doğaya ve tarım endüstrisine en çok zarar veren canlı nedir diye soracak olursanız herkesten aynı cevabı alırsınız: Tavşanlar. Avustralyalıların bir "musibet” hatta “bela” olarak sınıflandırdıkları tavşanlarla savaşları epey uzun bir hikaye. Halen günümüzde tavşan nüfusunu kontrol altında tutabilmek için önemli bir bütçe ayrılıyor, buna rağmen tavşanların çiftçiye tahmin edilen zararının yılda 100 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Tavşanların Avustralya'ya ilk defa 1788de ilk göçmen grubuyla az sayıda getirildiği biliniyor, ancak hikayenin (felaketin veya "istilası”nın da diyebiliriz) asıl başlangıcı 1859da olmuş. Thomas Austin Winchelsea, Victoria yakınlarında bulunan arazisinde avlamak üzere ıngiltere'den iki düzine tavşan getirtmiş. Bu tavşanlar tabii araziden kaçmanın bir yolunu bulmuşlar ve büyük bir hız ile üremeye ve yayılmaya başlamışlar. Birkaç sene içinde 2 düzine tavşancığın nüfusu on binlerle ifade edilmeye başlanmış. ılerleme hızları senede orman içinde 10-15 kilometre, düz sahada ise 130 kilometre olarak tahmin ediliyor. Verdikleri zarar ile baş edemeyen halk bu konuda yönetimden çare talep eder olmuş. Yıl 1900a geldiğinde sürekli avlanıp yakalanmaya çalışılmalarına rağmen tüm kıtayı sarmaya başlamış. Tavşanlar tarihe bir memelinin bir bölgeye en çabuk yayılışı olarak geçmiş. Avustralyalıların çoğalan tavşan nüfusunu kontrol çabaları (savaşları) da kendi içinde uzun bir hikaye. Halk tavşan istilasını durdurmak için seferber olmuş avlanarak ve tuzaklar kurarak çevredeki tavşanları uzak tutmaya çalışmışlar. Bu konuda aslında ne kadar kararlı olduklarını göstermek istercesine doğu ve batıyı ayıran 3256 kilometrelik "tavşan geçirmez” bir çit örmeye başlamışlar 1901de. çitin yapımının bitmesi 1907 yılını bulmuş. Maalesef çit tamamlanana kadar tavşanlar zaten çitin öteki tarafına geçmişler ve dünyanın en uzun çiti olarak bilinen "Rabbit-proof fence” bile tavşanları durduramamış. Bunlar da işe yaramayınca zehir çözümüne başvurmuşlar. Günümüzde de kullanılan bu uzaklaştırıcı kimyasal maddeler istenilen ölçüde sonucu vermeyince 1950li yıllarda biyolojik silahlara başvurmak zorunda kalınmış. Bunlardan en önemlisi myxomatosis sadece tavşanları etkileyen bir hastalıktı. Kullanılmaya başlandığı sene %99luk ölüm oranı ile tavşan sayısını iki sene içinde 600 milyondan 100 milyona kadar düşürebilmiştir. Zaman içinde tavşanlar bu hastalığa direnç geliştirmiş olsalar bile myxomatosis halen tavşan savaşında kullanılan yollardan biri. Tavşanların bu kadar kısa sürede yayılışı ekonomik ve ekolojik bir felaket olmuş. Tavşan istilası yüzünden tarla mahsulleri zarar görmüş, filizleri ve tohumların yok olmasıyla da çölleşme başlamış. çölleşme diğer hayvanların ihtiyaç duydukları kaynakları tükettiği için diğer canlıların hayatını çok zor hale getirmiş ve bazı türler yok olmuş. Bugün soyu tükenmiş olan Avustralya canlılarının bir kısmı için (soyu tükenen her 18 canlıdan birisinin) sorumlusunun tavşanlar olduğu söyleniyor. Tavşan sayısının artmasına doğru orantılı olarak tavşanları çok seven tilki sayısı da artmış ve bu tilkiler çiftlik hayvanlarına saldırmaya başlamışlar. Tavşanlar ile süren savaş halen gündemde olan ve sürekli çözümler geliştirilmeye çalışılan bir problemdir ve Avustralya'da halen tavşanları kontrol altında tutmak için süre gelen çalışmalar sürdürülmektedir. Mesela Queensland'de izinsiz tavşan sahibi olmak kesinlikle yasaktır ve besleyenler büyük para cezalarına çarptırılmaktadır. Doğada av ve yem olarak bulunan ve bu kadar tatlı ve zararsız gibi görünen tavşanların bir araya geldiklerinde nelere kadir oldukları hakkında çok çarpıcı bir örnek olduğu için Avustralya tavşan istilası tarihe geçmiş bir örnektir.
--------------------------------------------------------------------------------------- |